Keşan DOÇEK tarafından Marmara Çevre Platformu için hazırlayıp sunduğumuz tebliğ.
Genel
Türkiye yüzölçümünün % 1.87 sini kaplayan Trakya Bölgesi, Türkiye’nin diğer bölgelerinde olduğu gibi özellikle 1980’li yıllardan itibaren çok hızlı bir sanayileşme süreci yaşamış ve bu gelişme, bir çok çevre sorununu da beraberinde getirmiştir. Bölgenin Türkiye nüfusunun yaklaşık 1/7 sini barındıran İstanbul’a çok yakın olması da bu gelişmeyi hızlandırmıştır.
Sanayinin gereksinim duyduğu hammadde, su, enerji ve nitelikli iş gücü temini diğer bölgelere göre daha kolaydır. Yarım yüzyıl önce, başta Edirne olmak üzere birçok kent, yıllarca önemleri oranında yatırımlardan pay almadıklarından yakınırlar, sınır kenti olmanın sıkıntısını çekerlerdi. Türkiye’deki hızlı değişmeler, Avrupa ve Balkanlarla ilişkilerimizin yeni boyutlar kazanması, Trakya’nın tüm değerlerini yeniden gözden geçirmesine neden oldu.
İstanbul ve yakın çevresinin sanayi ağırlıklı yatırımların odak noktası olmaya başlaması, Trakya’ya doğru sıçrama göstermesi, neyin nerede yer alacağını tasarlamamış, gerektiği oranda ve yoğunlukta ülke ve bölge ölçeğinde plan yapmamış, önlemini almamış bölgeyi çevre sorunları ile baş başa bıraktı. Geçen zaman içinde Trakya’da yaşam canlanmakla birlikte, ince dengelere dayalı doğası, kimlikli kentleri, kısa sürede kültür kenti İstanbul’un uğradığı sonuçlara yakın bir ortamın bu bölgeye de egemen olmasına neden oldu.
Türkiye sınırları içinde doğal-kültürel bütünlük gösteren bir bölge olarak Trakya, ayrıcalıklı yer olma özelliğini yıllarca korumuştu. Bölge, yapısına uygun yatırım beklerken, bu baskın niteliğindeki yeni gelişmeler, önce kaynağı kurutmuş, suyun, havanın, tarım topraklarının tükenişini hızlandırmıştı.
Oysa tarihin her döneminde, uzun Osmanlı yönetimi boyunca Trakya, büyük kültürlerin, Anadolu’ya ve İstanbul’a egemen olmak isteyenlerin, sürekli aktığı bereketli bir bölge olarak, özel bir öneme, özgün mimarlık ürünlerine, değişik gelişmelerin sonuçlarına tanık olmuştu. Derinlikli tarihi boyunca da bu özelliğini kesintisiz korumasını bilmişti. Osmanlı yönetiminin, beylikten imparatorluğa geçişinin tüm verilerini de içeren Trakya, ilk kez doğudan batıya yönelen bu insanların sorunlarla dolu günlerinin izlerini taşıdı. Farklı bir anlam yüklendiğinin bilincini yıllarca pekiştirerek sürdürdü.
Bu nedenle, bölgedeki küçük büyük her yerleşme yeri, bütün içinde kimliğini yüzlerce yıl koruyabildi.
İnsanlar ve toplumlar, dünle bugün arasında sürekli gidip gelebiliyor, gelişmeleri sağlıklı yargılayabiliyorlarsa, yitirilen özlü özellikli değerlerin farkına daha çabuk varabilirler. Trakya, özel insanı, özel doğası, özgün kültürel mirasıyla, uzun yıllar büyük bozulmalar geçirmeden Yirminci Yüzyılın ortalarına ulaştı. Birbirinden ilginç yapıtlar, güç durumda olsalar bile, kimliklerini koruyabildiler. Bu nedenle sağlıklı ve bütünü gören bir yaklaşım, gelecekte yapılacak yanlışları azaltabilirdi. Yakınında İstanbul büyük bir hızla yara alırken, benzer yanlışlar ertelenebilirdi. Oysa önce toprağın altında ve üstünde sular kirlendi. Toprağın gücü azaldı, ayçiçekleri boyunlarını erken düşürmeye başladılar. Trakya’nın özel tarihinin basamak yapıları hızla kimliklerini yitirmeye, yıkılmaya yüz tuttular. İstanbul’dan ve Yunanistan’dan gelenleri çok uzaklardan karşılayan Trakya’nın her noktasında kalıcı izler bırakmış Mimar Sinan’ın ünlü Selimiye Camisi bile apartmanlar nedeniyle görünmez oldu.
Sonuçta bütün bu yarım yüzyıl içindeki gelişmeler, kültür topraklarını sorunlarla yüklü bir ortama dönüştürdü. Böylesi bir süreçte, tepkiler de büyümeye başladı. Özellikle son yıllarda “kamu-yerel-özel-sivil birlikteliğine” dayalı girişimlerin hız kazanması, “bölge ölçeğinde planlama” için geniş katılımlı bilimsel toplantılar düzenlenmesi, değişik kesimlerin yanlışı durdurma konusunda ortak çaba içine girmeleri, çözüm arayışlarının ilk işaretleri olarak görülmelidir.
Bu tebliğde Trakya Bölgesinin karşı karşıya bulunduğu çevre sorunları kısaca ana başlıklar altında incelenmiştir.
1-Meriç_Ergene Nehri Kirliliği
Bulgaristan’dan doğan Meriç Nehri’nin sınırlarımız içerisindeki uzunluğu yaklaşık 211 km. dir. Meriç Nehri bir süre Türkiye_Yunanistan sınırını çizer ve Edirne yakınlarında Bulgaristan’dan gelen Tunca ve Yunanistan’dan gelen Arda Nehirlerini alır. Karaağaç’tan sonra yeniden Türkiye_Yunanistan sınırını çizer. Uzunköprü ve Hancağız arasında, kendisine paralel olarak akan 281 km. uzunluğundaki Ergene Nehri ile birleşir. Bulgaristan ve Yunanistan dan kaynaklan atıksuları toplayarak ülkemize giren Meriç Nehrinin ilk olarak Edirne kuzeyindeki tekstil fabrikalarının atıksuları ile önemli bir kirlenmeye uğradığı , ardından Edirne şehrinin evsel atıklarını taşıyan Tunca Nehrinin karışmasıyla kirlilik yükünün arttığı gözlemlenmektedir. Bu kirlilik yükü, Ergene Nehri ile birleştiği noktadan itibaren daha da artmaktadır. Ergene Nehri, kendisine dökülen dere ve çayların yanısıra doğuda Çerkezköy, batıda Uzunköprü, kuzeyde Kırklareli, güneyde ise Kozyörük gibi yerleşim yerlerinin evsel ve endüstriyel atıksularıyla kirlenmektedir.
Ergene nehri’nin bir kolu olan Çorlu Deresi’ne, Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan ülkemiz tekstil sanayiinin belli başlı kuruluşları atıksularını deşarj etmektedirler. Gıda ve tekstil ağırlıklı sanayii kuruluşlarının atıksuları ve geçtiği yerlerdeki belediye ve köylerin evsel atıksularını toplayarak geniş bir delta yaparak Saros Körfezine dökülür. Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği’ne göre ülkemizin ve bölgemizin bu önemli akarsuya IV. Sınıf yani çok kirli akarsu kategorisine girmektedir.
2-Erozyon
Bölgede görülen en önemli erozyon çeşidi su erozyonudur. Hafif ve orta şiddetli su erozyonu daha çok yüksek dağ yamaçlarındaki işlenen topraklarda meydana gelmektedir. Edirne’nin Lalapaşa ilçesi ile Bulgaristan sınırı arasında, Uzunköprü’nün Kırcasalih bucağı dolaylarında, Uzunköprü-Keşan ilçeleri arasındaki yüksek arazide, Kırklareli il merkezi ile Pınarhisar arasındaki meyilli alanların orman örtüsü tahrip edilmiş bölümlerinde, Koru Dağları’nın orman örtüsünün bozulduğu yamaçlarında erozyon az veya orta derecede etkili olmaktadır. Bulgar sınırı boyunca uzanan yüksek arazide, ormanlar buranın askeri bölge olması sebebiyle tahrip edilmediğinden, arazinin oldukça meyilli olmasına rağmen, erozyon önemli bir sorun yaratmamaktadır.
3-Toprakların Tarım Dışı Amaçlarla Kullanması
Trakya Bölgesinde arazinin % 71 i tarım, % 19 u ise ormanlık arazidir. yapılmaktadır. Hızlı, plansız ve dağınık bir yerleşim ve endüstriyel yayılma görülen bölgemizde, doğal kaynaklar ve verimli tarım toprakları büyük ölçüde yok edilmektedir. Uygun alanlar bulunduğu halde, yeterince incelenme ve planlamaya dayandırılmadan yapılan yer seçimi sonucunda, verimli tarım toprakları üzerinde fabrikalar, depolar, yapılar yapılmaktadır. İstanbul-Edirne arasındaki Londra asfaltı boyunca yer alan çok verimli tarım alanları, Kırklareli-İstanbul arasındaki eski İstanbul Yolu boyunca çok elverişli alternatif alanların bulunmasına karşın, endüstri kuruluşlarınca işgal edilmektedir.
Edirne ilinde özellikle planlı döneme geçildikten sonra, başta tekstil olmak üzere, çeşitli endüstri dallarında gelişmeler görülmektedir. Burada da sanayi kuruluşları genellikle yollar çevresindeki iyi tarım arazilerini kapatmaktadır. Örneğin, sulama developmanı yapılmış olan Kazanova yöresi evler, devlet daireleri ve sanayi kuruluşlarınca, geri kalan bölümünde rasyonel bir tarımsal üretim yapılamayacak biçimde örtülmüştür.
Edirne ilinim Uzunköprü ve Keşan ilçe merkezleri ile kısmen Havza ilçesi merkezinde de aynı durum daha küçük çapta mevcuttur.
3-Meriç Deltası ve Gala Gölü Sorunları
Meriç Nehri denize dökülürken büyük bir delta yapar. Bu deltada ikisi büyük diğerleri küçük göller yeralır. Delta’da yer alan göllerin en önemlisi Gala Gölü’dür. Meriç Nehri deltası ve çevre göller su kuşları için kuluçkalama ve özellikle kışlama sahası olarak büyük önem taşır. Kış aylarında 100.000 civarında su kuşunun kışladığı bu bölge uluslar arası kriterlere göre A sınıfında yer alan bir sulak alandır. DSİ nin açtığı bazı bağlantı kanalları ve Meriç Nehri’nin Türkiye_Yunanistan sınırını meydana getiren yatağından akıtılmayıp Yunanistan tarafındaki koldan akıtılması ve bunun da sınır yatağının ağzını kumla doldurması sonucunda kuşların yaşama ortamı bozulmuş ve göç yolları etkilenmiştir.
Delta’da ve göl çevresindeki çeltik ekim alanlarının sulama suları Gala Gölü’ne akıtılmaktadır. Sulama suyu ile birlikte kullanılan kimyasal gübreler ve tarım ilaçları da Gala Gölü’ne gelmektedir. Bu tarım kökenli kirleticilerin etkisi Gala Gölü sularında belirlenmiştir. Göl suyunun özellikleri bozulmuş, dipte taban çayırları meydana gelmiş, göl giderek turbalığa dönüşme sürecine girmiştir.
Diğer bir tehlike de kurak yıllarda Gala Gölü’nden çeltik alanlarına su alınması sonucu göl seviyesinin düşmesi, deniz sularının göle girerek tuzluluğu yükseltmesi, bunun sonucunda da tatlı su balıklarının birçoğunun ölmesidir. Gölün güneyinde yeralan Hisarlı Dağından inen sel sularının göle büyük oranda çökelti maddeleri taşıması da gölü etkileyen başka bir sorundur.
4-Saros Körfezi Sorunları
Saros Körfezi uluslar arası literatüre göre B sınıfı nitelikli Sulak Alandır. İlimizin Keşan ve Enez ilçelerinin Saros Körfezi’ne kıyısı mevcuttur. Enez ilçesinde liman açılmasına rağmen henüz deniz ulaşımı ve buna bağlı olarak kirlilik söz konusu değildir. Denize sanayi tesislerinden atıksu deşarjı yapılmamaktadır.
Ancak yerleşim yerlerinin kanalizasyonları denize verilmektedir. Körfezin kirlilikten korunmasının en önemli etmeni ise önemli kısmının askeri bölge olması nedeniyle yapılaşma ve turizme açılmamış olmasıdır. Yasak yöntemlerle aşırı ve bilinçsiz avlanma, sahillerden kum alınması ve çarpık yapılaşma körfezin başlıca sorunlarıdır.
Bu bölgesel sorunlar yanında kent ve ilçe ölçeğine girerek sorunlara bakacak olursak bunlarda şöyle sıralanabilir.
1-Plansız Kentleşme
Edirne merkezi yerleşim olarak 600 yıllık bir geçmişi olması nedeniyle tarihi ve kültürel yapılara halen hizmet eden bir tarih kentidir. Sınır kenti olan Edirne ili 1970–1975 yıllarına kadar mevcut yerleşim dokusu üzerinde eski konumunu muhafaza etmiştir.
Kapıkule istikametinde fabrikalaşma, sınır komşularının ticarete getirdiği hareketlilik, büyük kentlerden taşınan nüfusun az da olsa kente kayması, civar il ve ilçelerden ticaret ve kente yerleşim özlemi, 1980 yıllarına doğru akademi olarak yüksek okullaşmanın başlaması ve kente yatırımların artması yapılaşmayı hızlandırmıştır.
Kent dokusunun yapılaşma hızına müsait olmaması, Binevler semtinde başlayan ve bunun ötesine uzanan yapılaşma alanlarının imar planları doğrultusunda yayılmasına başlamıştır. Kentin tren istasyonu civarında görülen kaçak yapılaşma düzensiz yapılaşmaya örnektir.
Keşan’ın 1984 yılında onanan imar planlarına ilave olarak 1986 tarihinde onanan ilave imar planları ile ilçede imar planı sorunu ortadan kalkmıştır. Yalnız 1970 li yıllarda Y.Zaferiye Mahallesi Hastane Arkası mevkiinde hisseli arsalar üzerinde çevre köylerden göç edenlerce yapılan ruhsatsız binaların bulunduğu alan; daha sonra yapılan planlar ve 3194 sayılı Yasanın 18. maddesi ve 2981/3290 sayılı Yasanın 106. maddesi gereğince yapılan arsa ve arazi düzenleme çalışmaları sonucunda yasal hale getirilmiştir. İmar planında yeşil alan miktarı 46 ha. olup, planlanan alanın % 8.40 ını kapsamaktadır. Kişi başına 7.67 m2 yeşil alan düşmektedir.
2-Hava Kirliliği
Edirne ili 1.derece hava kirliliği olan iller arasındadır. Genel olarak linyit kömürü, odun ve fuel-oil kullanılmaktadır. Kömür Uzunköprü ve Keşan’ daki ocaklardan temin edilmektedir.
Keşan’da kent merkezine artan yüksek yapılaşma hava sirkülâsyonunu kesmektedir. Kış aylarında özellikle rüzgar hızının az olduğu zamanlarda kentin alçak semtlerine ısınmadan kaynaklanan kükürtdioksit ve karbonmonoksit gazları ve partikül maddeler çökmekte ve hava kirliliği oluşturmaktadır.
Ayrıca kent çıkışındaki asfalt şantiyesi, küçük sanayi sitesindeki bazı işyerlerinde lastik yakılması ve tuğla ve kiremit fabrikalarından çıkan gazlar kentin hava kirliliğine önemli katkı sağlamakta ve tarım arazileri üzerine yayılarak bitkilerin gelişimini engellemektedir.
3-Katı Atıklar
Edirne merkezinde ve Keşan’da çöpler toplanıp çöp alanına ayrım yapılmadan dökülmektedir. Belediyeler çöplerdeki geri kazanılabilir materyallerin toplanması için ihaleler açmaktadır. Kış aylarında yakacak olarak kullanılan kömür cüruflarından dolayı toplanan çöp miktarında artış görülmektedir.
Keşan’ın atık karakteristiği % 60 kül, % 40 ise diğer atıklardan oluşmaktadır. Çöp Toplama Merkezinin kuzey rüzgârlarına açık ve Kocadere Göleti havzasında kalması da çevresel açıdan risk oluşturmaktadır.
4-Su Kirliliği
Keşan yeraltı suyu açısından zayıf bir bölgededir, bu da içme suyu açısından kaynak yetersizliğine ve kaliteli içme suyu temininde güçlüğe yol açmaktadır. Zaten yetersiz olan yeraltı suyu tarımsal sulama amaçlı olarak bilinçsiz ve kontrolsüzce aşırı kullanılmaktadır.
İçme suyu, ilçeye 22 km uzaklıktaki Kadıköy barajından sağlanmaktadır. Baraj kapasitesi 60 milyon m3 tür. Kadıköy barajının bir bölümü Tekirdağ da yer almakta ve barajın uzun mesafeli koruma alanı içinde yer alan Malkara ilçesindeki Hisar Yağ Sanayiinden baraja sızmalar görülmektedir.
Keşanın eski yıllarda yapılmış kanalizasyon şebekesine ilaveler yapılmış olup, yağmur suyu kanalı yoktur. Kanalizasyon muhtelif noktalardan Cevizlik Deresine deşarj edilmektedir. Derenin tarımsal sulama amaçlı kullanılması bu konuda büyük bir risk oluşturmaktadır.
Ana başlıklarıyla kısaca özetlemeye çalışmış olduğumuz Trakya Bölgesinin ve çevremizin çevre sorunları devlet- yerel yönetimler- sivil toplum kuruluşları tarafından ortak olarak ele alınıp, çözülmesi gereken önemli bir konudur.
“Trakya Bölgesinin Çevre Sorunları” üzerine 4 yorum
Trakyadaki çevre sorunları ve çözümleriyle ilgili olarak çalışan çevre stklarının isimlerine ihtiyacımız var.
Gönderebilir misiniz??
Doğal Denge derneği adına Sezer Göktan /Ankara.
Uzunköprü Çevre Gönüllüleri Derneği
Edirne Doğa Sporları Kulübü
Zirve Dağcılık Tekirdağ Şubesi
DAYKO Vakfı
Kuzey Ormanları
Trakya Çevre Gönüllüleri Derneği
Edirne Çevre Gönüllüleri Derneği
Ergene Platformu
MARÇEP
TEMA Vakfı Edirne Şubesi
ilk akla gelenler
Merhaba
Biyoloji öğrencisiyim, yazınız çok faydalı.
Çok teşekkürler. Faydası olduysa ne mutlu…