Homeros dağların bağrından çağlayan pınarlara bakarak “Bin Pınarlı İda” demiş ona; bizim ise Kaz dağları dendiğinde aklımıza yağmur geliyor ilk anda nedense, Ağustosun göbeğinde her yerin cayır cayır kavrulduğu bir havada bile çamaşırlarınıza kadar ıslanırsanız olacağı budur…
Tarih ve mitolojinin özel bir önem vererek her adımına dokunduğu ilginç bir coğrafya Kaz dağları, her toprak parçasına nasip olmayan türlü çeşit öykü ve masallarla adeta bir kültür cenneti, dağlar ile olan uzun soluklu koşumuzun “ilk”lerini oluşturan bölge… anılarımızda özel yeri bulunan bu coğrafyada yaşamış gelmiş geçmiş herkese saygılarımı sunuyorum…
Kaz Dağları ve onun mitolojik öyküleri ile ayrıntılı olarak ilgilenmek isteyenler bu konuda Halikarnas Balıkçısı ve Azra Erhat’ın yazdıklarını okuyabilirler, orada hala yaşayan Tahtalı ya da Türkmen gelenekleri için Alibey Kudar’ın tırnaklarıyla yarattığı Tahtakuşlar Etnografya Galerisini gezebilirler ya da Çamlıbel köyünde bulunan Sema-İskender Azatoğlu’na ait İdaköy Çiftlikevinde önceden rezervasyon yaptırarak konaklayabilir ve o eşsiz havayı soluyabilirler…
Tüm bunların bir an önce yapılmasında yarar var çünkü Edremit Körfezi’nden Kaz Dağlarına doğru kanserli bir hücre gibi hızla ilerleyen ikinci konutlardan size fırsat kalmayabilir!!! bu yetmiyormuş gibi bölgeye yapılmak istenen termik santral ile ilgili haykırışlar da günden güne artmakta, kısaca rahat ve huzur dolu bir gelecek gözükmüyor “Bin Pınarlı İda’da”…