Be Hey Gafil !!!
26 Ağustos 1071 tarihini öne çıkarıp, onu sahiplenip; 30 Ağustos’a sözde gölge düşürmeye ve olabildiğince gözden uzak tutmaya çalışıyorsun.
Düştüğün açmazın, girdiğin çıkmaz yolun umarım farkındasın.
Görüyorum ki değilsin ama umut işte…
Çöl tozlarından arınmayı bir türlü içine sindiremediğin gibi sırtındaki hançerin acısını çabuk unutmuşun ki bu tozlardan bir menfaat ve gelecek bekliyorsun.
Anlaşılabilecek bir şekilde özetlemek gerekirse:
Yaygın kabul görmüş düşünceye göre Malazgirt Meydan Muharebesi Türklerin Anadolu kapılarını açtıkları bir zafer.
İşin aslı ise Türklerin yıllar yıllar önce Anadolu’da zaten yaşadığı gerçeği.
Yine de bir başlangıç mührü bulunsun diyerek bu zaferi bir mihenk taşı kabul ediyoruz.
1071 Malazgirt ve 1922 Dumlupınar tarihimizin yadsınamaz zaferleri ve tarihin yönünü değiştiren kilit olaylar. İkisi de bu coğrafya etki etmiş ve sonuna kadar bizim olan yaşanmışlıklar.
Hiç düşünmez misin? Malazgirt’de açtığın kapı, 30 Ağustos olmasaydı 850 sene sonra yüzüne kapanıyordu?
Bırak kapının kapanmasını; üstüne evini, ocağını, yurdunu da kaybediyordun.
30 Ağustos; bu coğrafyanın, bir daha gaflet ve delalete düşmez isek “sahada” can pahasına, kan pahasına bizim olduğunun işaretidir; Lozan Antlaşması da “masa başında” bunun, sahip çıktığın sürece kayıtlı belgesidir.
Şimdi oturduğun sıcak yuvanda ve rahat koltuğunda o kan ve barut kokan günlerden sonra yapılan bu anlaşma için de ileri-geri laflar edersin, ediyorsun.
Bütün o püsküllü hezeyanlarını biliyorum. Sen de bil ki bu kerameti kendinden menkul düşüncelerle şuradan şuraya gidemeyiz.
Bir de bu topraklarda kulluktan yurttaşlığa geçişin bir tarihi var, onu da 29 Ekim’de dile getireceğiz.
Anlaşılıyor ki bunlarla bitmeyen bir derdin ve hesabın var fakat bilmelisin ki bunlarla derdi olanın; tarihi mısır püskülleri ile ters yüz etmeye çalışıp; çöl rüzgarlarıyla öz kimliklerini yitirmiş oldukları ve girmeye çalıştıkları yolun tarihin akışına ters ve çıkmaz bir yol olduğunu; 21. Yüzyılda masal ve ayağı yere basmayan hayallerle yol alınamayacağını görmeleri gerek.
Şöyle derin bir nefes alıp girdiğin derin hipnozdan ve hayal dünyasından bir an çıkabilsen çöl rüzgarlarıyla geleceğe doğru yol alınamayacağını 21. Yüzyılın gerçekçi olmayan hayaller ile aşılamayacağını sen de göreceksin.
Hadi daha iyi anlaman için bir de örnek vereyim:
Geçmişin en görkemli imparatorluklarından biriydi Moğol İmparatorluğu, Cengiz Han da başındaydı. Bugün bir Moğol sana gelse ve “Moğol İmparatorluğunu yeniden kuracağız, dünyada “Pax Mongolia” olacak tüm halklar huzur içinde biz Moğolların himayesi altında yaşayacak, geçmişte böyleydi, inan bana” dese
Ne yanıt verirsin? Ağzınla mı gülersin, burnunla mı? “Hadi git ordan!” dersin, dünya değişiyor, senin dediğin 800 yıl önceydi, sen orada kalmış, onun hayalini görüyorsun; kaldır şu kafanı da dünyanın gidişine bir bak ne Moğol kaldı ne Cengiz…
Çöl tozlarında, okyanus ötelerinde aramaya gerek yok.
Bu çıkmazın nasıl aşılacağını da 30 Ağustos Başkomutanlık Meydan Muharebesinin Komutanı yıllar önce şu sözcüklerle özetlemiş:
“Hayatta en hakiki mürşit, ilimdir!”
Malazgirt yiğitlerini hürmet ve saygıyla selamlıyor, 30 Ağustos Zafer Bayramımızı içtenlikle kutluyor, bu topraklar uğruna şehit olmuş tüm şehitlerimize rahmet diliyoruz.
İllüstrasyon: Anonim